1 Kasım seçimleri artık geride kaldı. 7 Haziran seçim sonuçlarından çıkartılan dersler sonucu, tek başına elde edilen bu başarıyı öncekilere göre daha da yenilikçi bir kabineyle sinerjiye dönüştürme zamanı. Ulaşım, sağlık, ekonomi ve özgürlük gibi alanlarda yakalanan başarıyı, daha çok nicelikler üzerinden yapılan faaliyetlerin adresi olarak tanınan milli eğitimde de göstermek gerekiyor.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın son dönemlerde, diğer bakanlıkların bütçesini geride bırakarak, aslan payını kapması sonrası, üniversiteye girişte karşılaşılan katsayı adaletsizliğinin kaldırılması, şekilciliğin terkedilmesiyle çalışanlara kılık kıyafet özgürlüğünün tanınması, yeni okul ve derslikler inşa edilip, bu dersliklerin Fatih Projesi adı altında son teknoloji ile donatılması, ücretsiz kitap dağıtımından sonra zengin ders içeriklerine sahip tablet PC’lerin de aynı şekilde ücretsiz dağıtılmaya başlanılması ve söz konusu hizmetlerin etkililiğini artırmaya yönelik olarak da, sürekli olarak yeni nesil öğretmenlerin sahaya sürülmesiyle derslik başına düşen öğrenci sayısının ideale yaklaştırdığını gözlemliyoruz.
Ancak; “Bütün bunlar eğitim alanındaki beklentilere cevap verebildiğini söylemek mümkün mü?” diye soracak olursanız, biraz sonra okuyacağınız gerekçeler nedeniyle üzülerek “Hayır” diyoruz. Zira, ülkemizde yaşanılan problemlerin en önemlilerinden biri, çoğunluğun ittifak edeceği üzere, eğitim sorunudur. Bu nedenledir ki; gündelik hayatta, kendi eğitim standardımızla çatışan tutum ve davranışlarla karşılaşmamız halinde, bir uzman edasıyla teşhisi koyar, akabinde de; “Eğitim şart” deriz, kolayca. Söz konusu vahamet haliyle sıklıkla karşılaşmamız halinde, bu defa da eğitim sistemini eleştirir dururuz, mütemadiyen. Hatta işi daha da ileriye götürüp, mevcut durumun iyileştirilmesi için bir takım yapısal öneri ve tedbirlerden bahsederiz uzun uzun, tabi ki uygun ortam ve de durumu teyit edercesine arada bir başını sallayan birileri mevcutsa…
Bahse konu vahametin sonuçlarına farklı bir pencereden bakabilmek için bilişim teknolojilerinden biraz faydalanalım. Bu gaye ile internette arama motoruna; “AB’de Birinciyiz” yazdığımızda, karşımıza oldukça zengin ve de ilginç kategorilerde birincilikler çıkacaktır. Farklı arama motorları, değişik anahtar kelime varyasyonları ile çok daha fazla şeyler öğrenmeye kalkıştığımızda, bir o kadar şaşırtıcı sonuçlarla karşılaşabiliyoruz. Mesela; sıklıkla karşılaştığımız iş kazalarıyla ilgili bir araştırma yapmak istediğimizde, arama motoruna; “İş Kazası”, “AB” ve “Türkiye” anahtar kelimelerini yazıp çalıştırdığımızda, yüzlerce haber ve onlardan biri olan; “İş Kazalarında Avrupa Birincisi, Dünya Üçüncüsüyüz” manşeti ile karşılaşıyoruz. “İyi de bunun eğitimle ne alakası var” diyenleriniz olabilir. Şöyle ki; çalışanlarımızı işbaşı yapmadan önce, sektördeki riskler konusunda gerekli şekilde ve ekonomik bir maliyetle eğit(e)mediğimizde, sonrasında dünya ajanslarında birinci haber olabilecek geleneksel dramlarla karşılaşıyor olabileceğimiz gibi, sosyal güvenlik sistemimizde oldukça büyük kara delikler oluşabilmektedir.
Yukarıdaki konu ile ilişkilendirebileceğimiz araştırmaya devam etmek istediğimizde, birbirine oldukça yakın sonuçlar ile karşılaşmak mümkün oluyor. Çalışma saatleri ile ilgili olarak yaptığımız araştırmada; “Çalışma Saatleri”, “AB” ve “Türkiye” anahtar kelimeleri bizi “Avrupalı 40, Türkler 52 Saat Çalışıyor” haberi ile karşı karşıya bırakabiliyor. Bu iki araştırmaya ait sonuçları sayısallaştırdıktan sonra, alt alta getirip toplayıp, sonucun karekökünü aldığımızda (!); işverenin daha fazla üretim gayesi ile işçisini sürekli olarak, standardın üzerinde çalıştırması halinde, konsantrasyon kayıpları yaşanacağından, kaçınılmaz şekilde iş kazası riski ile karşılaşma ihtimalinin arttığı anlaşılabilmektedir. Bu noktada, iş kazalarına karşı verilen eğitimlerin ve/veya denetimlerin yetersiz olduğunu rahatlıkla ifade edilebilir…
Devam edelim, yine AB’de birinciliğini kimseye kaptırmadığımız, trafik kazaları ve nedenleriyle ilgili bir araştırma yapmak istiyoruz. Arama motoruna; “Trafik Kazası”, “AB” ve “Türkiye” anahtar kelimelerini yazdığımızda; “Trafik Kazası Faturamız Avrupa'ya Nal Toplattı (!)” tarzında çarpıcı haberler ve versiyonları ile karşı karşıya kalıyoruz. Trafik kazaları ile sürücü kursu sınavları arasında acaba bir ilişki olabilir mi? diye merak etmemiz halinde, arama motoruna bu defa ; “Sürücü Kursu”, “Türkiye” ve “Yetersiz Eğitim” gibi bizleri sonuca ulaştırabilecek muhtemel kelimeleri girip, çayımızdan (kahve de olabilir) bir yudum içip beklediğimizde; “Türkiye'de Trafik Probleminin Nedenleri: Bilinç Eksikliği ve Yetersiz Eğitim” şeklinde bir akademik bildiri ile karşı karşıya kalabiliyoruz. Son iki araştırma sonuçlarını, boş zamanlarımızdan arta kalan zamanları Ar-Ge faaliyetlerinde değerlendirme babından, analiz etmeye kalkışmamız halinde ise konu ile ilişkili kurum ve kuruluşların, mevzuat, eğitim ve denetim konularındaki eksikliklerini tahmin edebiliyoruz, herkes gibi…
Ekonomik ve sosyal olaylar ile eğitimin ilişkisini öğrenmek istediğimizde, eğer arama motoruna; “Okul Terk”, “AB” ve “Türkiye” yazarsak; “Türkiye Okul Terkinde Avrupa 1'incisi” gibi ve benzeri haberlere yönleniyoruz. Aynı çerçevede, eğitimde fırsat eşitsizliğinin sonuçlarını görmeye yönelik olarak yaptığımız araştırma kapsamında muhtelif anahtar kelimeler bizleri; “Avrupa'nın En Büyük Adalet Sarayı İstanbul Çağlayan'a Yapıldı” haberi ile karşı karşıya getiriyor. Son iki manşeti mikserleyip analiz etme yerine, işi komisyona havale etmeye yönelik olarak, topu taca atıp; “Bu sorunu da sosyologlar çözsün” dememiz elbette mümkün…
Bütün bu sonuçları yan yana (veya tercihen alt alta) getirip analiz ettiğinizde, işin ucunun her daim eğitim eksikliğine dayandığına şahit olacaksınız. O halde; okullarda, okul dışında, örgün veya yaygın şekilde, aralıklarla veya sürekli olarak verilmesine rağmen, eğitim neden sürekli olarak en önemli sorun olmaya devam etmektedir? Çünkü eğitim ve öğretim sistemimiz sadece son kullanıcı olan öğrenci veya kursiyerin performansını ölçmeye yönelik dizayn edilmiş de ondan. Öğretmeni, idareyi, okulu, öğretim görevlisini, bölümü, fakülteyi, üniversiteyi, dershaneyi, etüt merkezini, kursu, işyerlerindeki eğitim birimlerini, şubeyi, daireyi, genel müdürlüğü, bakanlığı; tanımlanmış ve sayısallaştırılabilir, objektif performans göstergeleri ile faaliyetlerini ölçüp değerlendiren bir sistem tam olarak ortada yok. Saha incelemelerinde bazı özel okullar ile özel kuruluşlara ait başarılı performans ölçümleri söz konusu ancak, bu lokal uygulamaların ketum kalınarak, yaygınlaştırılamaması handikap oluşturmaktadır [1]. Uygulama, müfredata uygun testler aracılığıyla, tek taraflı olarak sadece öğrencilerin sınanmasına yönelik. Bu nedenle, tüm tarafların eleştirel bir anlayışla, ölçülüp değerlendirilmediği mevcut sistem devasa boyuttaki kaynakların israf edilmesinden başka bir işe yaramamakta, ölçülemeyen performans yönetilememekte, sadece durum idare edilmektedir.
Oldukça büyük meblağda ekonomik kayıplara neden olan, daha önemlisi istikbal vaat eden potansiyele sahip öğrencilerin heba olmasına yol açan mevcut eğitim sisteminin yeniden yapılandırılmasına yönelik olarak; yukarıda [1] kısmen değindiğimiz bazı özel okullarda uygulanan ve eğitime etki eden tüm parametrelerin ölçme ve değerlendirilmesine yönelik 360 derece performans ölçüm yönteminin, eğitimin sivil taraflarından olan tüm eğitim sendikalarının katılımları ve yine bazı sivil toplum kuruluşları bünyesindeki Ar-Ge birimlerinin üzerinde çalışmakta olduğu ve üyelerinden gelecek eleştiri, fikir, proje ve önerilerinin “e-istişare” portalı [2] aracılığıyla geliştirilip yaygınlaştırılmasıyla, okulu meydana getiren; öğretmen, laboratuvar, kantin, servis, idarelere yönelik kıyaslanabilir, objektif performans göstergeler belirlenip, ödüllendirme ve hizmet içine yönlendirme amaçlı performans ölçümleri geliştirilmesiyle, eğitimde etkinlik ve etkililik artırılabilecektir.
İstişare ve mutabakata dayalı bahsetmiş olduğumuz, yenilikçi bir sisteme geçilmediği takdirde, (bizce) ölçemediğimiz performansı yönetmemeye, kaynaklarımızı israf etmeye ve de yukarıda bahsettiğimiz eğitimsizlikten kaynaklanan dramatik sonları yaşamaya devam edeceğiz demektir.
Unutmayalım; yaptıklarımız kadar, yapabilecekken yapmadıklarımızdan da sorumluyuz.
[1] Eğitime etki eden tüm parametrelerin, ölçülebilir ve sayısallaştırılabilir performans göstergesine çevrilerek, bu parametrelerin dışında kalan taraflarca portal üzerinden kısa aralıklarla sürecin değerlendirilebildiği, soruların ağırlıklarının önemlerine göre belirlendiği, makul olmayan cevapların değerlendirme dışı tutulduğu ve sonuçların analiz edilerek rapor edilmesiyle, tehditlerin fırsata çevrildiği ve zayıf yönlerin sürekli güçlendirildiği özel bir okula ait performans ölçüm sistemi.
[2] “Meşveretsiz yapılan şeyden hayır gelmez” yaklaşımıyla faaliyet gösteren bir sivil toplum kuruluşunun bünyesinde kurulu Ar-Ge birimince geliştirilen “e-istişare portalı”dır. Portal, eğitime ilişkin sorunlar ve bu sorunların çözümlerinin üyelerden gelen dataların analiziyle sağlandığı, sivil toplum kuruluşu yönetimince alınan önemli kararların, aynı şekilde üyelerden gelen görüş ve önerilerin yazılım programı yardımıyla şekillendiği bir istişare programı.
[3] Makale içinde yer alan [1] ve [2] uygulamalarının gerçekle ilgisi bulunmayıp, kurgudan ibaretir.