SON EKLENENLER

SORUMLU SENDİKACILIK VE DİYANET-SEN

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ın görev süresi sona erdi. Ne yazık ki, ardından Diyanet’le ilgili olumlu bir imaj veya güçlü bir kamu algısı kaldığını söylemek zor.
25 Eylül 2025 11:47

Zaten toplumda bir kesim, din ve Diyanet’e dair her şeye karşı neredeyse iflah olmaz bir husumet taşırken, din ile özdeşleşmiş kurumların başındaki kişilerin saygınlığı ve güvenilirliği çok daha kritik bir hâle geliyor.
Ali Erbaş’ın şahsına yönelik doğrudan bir eleştiri değil bu; ancak yönetim tarzı ve temsil kabiliyeti konusunda yapılan değerlendirmelerin büyük çoğunluğu ne yazık ki olumsuz.

Diyanet gibi stratejik kurumların, yapısal veya mevzuata dayalı nedenlerle zaman zaman tartışmaların odağında olması kaçınılmazdır. Ancak bu tür kurumların nasıl algılandığını büyük oranda, temsil makamındaki kişilerin eylem ve söylemleri belirliyor.

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bu özel konumu kadar, bu alanda görev yapan din görevlilerini temsil eden sendikalar da önemli aktörler arasında yer alıyor.
Başkanlığın kurumsal itibarı, çalışanların sorunları ve din görevlilerinin toplumsal imajını dert edinen sendikaların başında, Diyanet ve Vakıf Hizmetleri kolunda yetkili olan Diyanet-Sen geliyor.

Geçtiğimiz yıla kadar, tüm hizmet kollarında Memur-Sen’e bağlı sendikalar yetkiliyken, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın merkez teşkilatında Diyanet-Sen yetkili değildi.
Bu durum, Diyanet-Sen’in teşkilat performansıyla olduğu kadar, dönemin Başkanı Ali Erbaş ve ekibinin sendikalara yönelik sosyal diyalog anlayışı ile de yakından ilgiliydi.

Ali Erbaş dönemini objektif şekilde değerlendiren herkesin ortak kanaati şudur:
Bu dönemde Diyanet-Sen’in sendikal duruşu en çok akılda kalan unsurlardan biri olmuştur.

Diyanet-Sen Genel Başkanı Ali Yıldız ve teşkilatı, bir yandan Diyanet ve Vakıf çalışanlarının haklarını korurken, diğer yandan da din ve Diyanet adına sembolik öneme sahip kişi ve kurumların yıpratılmasına izin vermemek gibi iki yönlü bir hassasiyetle sendikacılık yürüttü.

Diyanet-Sen, kurum ya da başkan zarar görmesin diye gerçekleri gizlemediği gibi; tribünlere oynayarak, üye kazanma uğruna ölçüsüz eleştiriler üretmekten de kaçındı.

Örneğin, Ali Erbaş dönemine dair hazırlanan bir araştırmada ortaya çıkan rahatsız edici verileri, Başkanlıkla ilişkilerin bozulması pahasına kamuoyu ile paylaşmaktan çekinmedi.
Bu, sendikal anlamda oldukça takdir edilen bir duruştu.

Söz konusu araştırmada:

“Diyanet’te torpil, iltimas ve kayırmacılık yoktur” diyenlerin oranı yalnızca%7,3 iken,

“Kurumumuzun işleyişi son beş yılda eskisine göre daha iyi hâle gelmiştir” diyenlerin oranı ise yalnızca%36,9 çıkmıştı.

Deyim yerindeyse Diyanet-Sen, Ali Erbaş yönetiminin bazı yönleriyle karnesini önüne koymuş, bu araştırmanın doğuracağı olası krizi göze alarak, hem kamuoyu hem de Diyanet çalışanları nezdinde Başkanlığın nasıl algılandığını cesurca ortaya koymuştu.

Diyanet-Sen;

Başkanlık ve çalışanların kurumsal statüsü ve özerkliği,

Adalet, güvensizlik ve kurum içi algı sorunları,

Hizmet şartları ve altyapı yetersizlikleri,

Ödeme yapılan katılım bankalarının din görevlilerine karşı sergilediği gayri insani muamele,

Özlük hakları, ücret adaletsizliği ve statü sorunları gibi alanlarda, sendikal duruşa yakışır kararlı bir hak arama mücadelesi yürüttü.

Derken Ali Erbaş dönemi sona erdi.
Diyanet-Sen ise, Diyanet İşleri Başkanlığı’nda da yetki kazanarak yoluna daha da güçlenerek devam ediyor.
Bu da gösteriyor ki; duruş sahibi olmanın kısa vadede bir bedeli olsa da, uzun vadede güç ve saygınlık getirdiği açıktır.

Diyanet-Sen’in, Ali Erbaş’lı dönemde sergilediği samimi, sorumlu, kararlı ve ölçülü duruş, sendikal tarih açısından örnek bir tutum olarak kayıtlara geçmiştir.

Yani: Sel gitti, kum kaldı.

 

 

SENDİKA BÜLTENİ

TOPLU SÖZLEŞME SAYFASINI
YORUMUNUZU YAZIN ...
Farklı olanı seçin:
# # # # # #
SON EKLENEN HABERLER