YAVUZ açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
Cumhurbaşkanının bu yılı “Aile Yılı” ilan etmesi; sendikamızın, “Aile Yılında, Aile ve Kılık Kıyafet Özgürlüğü Anayasal Güvenceye Kavuşsun” talebiyle imza kampanyası başlatması ve son olarak Milli Eğitim Bakanlığı’nın Ramazan etkinlikleri ile ilgili tavsiyesinden rahatsız ve tedirgin olduğu anlaşılan Eğitim Sen, 10 Mart Pazartesi günü bir ders saatini, “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Dersi” yapacağız diyerek, Ramazan ayının manevi iklimini, sapkınlık propagandası ile kirletmek için eylem kararı almış.
Bu toplum, aşağılık bir sapkınlığın; “eğitimde fırsat eşitliğini sağlamak, ayrımcılığa son vermek, şiddete karşı olmak” gibi masum söylemlerin arkasına gizlenerek, aile yapımızın, okul iklimimizin ve hukuk kurallarımızın hedef alındığını görmeyecek kadar saf değildir.
Daha ilk cümlesinde; “Toplumsal cinsiyet rollerinin aile, okul, hukuk, ahlak, din ve medya tarafından sistemli bir şekilde inşa edildiği ülkemizde, eğitim sistemi bu eşitsizliklerin sürdürülmesinde önemli bir rol oynamaktadır.” Diyerek, aslında neyi yıkmayı amaçladıklarını göstermişlerdir.
Eğitim Sen için, “aile, okul, hukuk, din ve ahlak” ulaşmak istedikleri sapkınlık zirvesi için etkisiz hale getirilmesi gereken etkenlerdir.
Sürekli tekrar ettikleri, “oluşturulmuş toplumsal cinsiyet rolleri, cinsel yönelim farklılıkları, kadına biçilen cinsiyet rolü, geleneksel kadınlık rolleri” gibi tanım ve kavramlarla, kadın ve erkek ayrımını ortadan kaldırmayı amaçlayarak, alfabedeki bütün harflerle yeni sapkınlıklar ifade ederek LGBTİ+ propagandası yapmayı amaçlamaktalar.
Bu kirli gayretlerini gizlemek adına, eğitimde fırsat eşitliğini sağlamak ve ayrımcılığa son vermek gibi masum talepleri paravan olarak kullanıyorlar.
Eğitim Sen’in özgürlükler alanındaki sicili, amaçlarının eğitimde fırsat eşitliği ve kız öğrencilerin okullaşması olmadığını ayan beyan ortaya koymaktadır. On binlerce kadın memur kamudan atılırken, yüz binlerce kız öğrenci okullarına alınmazken, okul çağında dağa kaçırılan binlerce kız çocuğu ile ilgili sus pus olmuşken Eğitim Sen çıkmış bize masal anlatıyor.
Değerlerimiz, medeniyetimiz, tarihimiz, ailemiz diyen yeni müfredata karşı çıkarken, okullarımızı; “kadın için en güvensiz yer evidir.” derken ailemizi; “geleneksel kadınlık rolü” derken, din, ahlak ve hukuk kurallarımızı hedef alıyor; “cinsel yönelim farklılıkları” derken de sapkınlığın zeminini inşa etmeye çalışıyorlar.
Şimdi bugün, okullarda sergilenmek istenen bu sapkınlığı bertaraf etmek için veli, öğretmen, idareci, bürokrat, vatandaş hepimize önemli görevler düşüyor.
Kim bu eylem kararı doğrultusunda, “yazı tahtasını mora boyamak, bir dersin yerine sapkınlık dersi yapmak” gibi yapılan bir işlem görürse, demokratik tepkisini göstersin, cimere yazsın, suç duyurusunda bulunsun ve vatandaşlık görevini yerine getirsin.
Birçok Avrupa ülkesinde bile yasaklanan bu sapkınlığın okullarımızda bir aşama daha kaydetmesine göz yumamayız.
Unutmayalım ki bize göre kadının toplumdaki rolü biricik evlattır, bacıdır, abladır, annedir, teyzedir, haladır, anneannedir, babaannedir, eştir. Her biri yüce makamlardır, değerlidir, kıymetlidir, baş tacıdır. Kadına el kaldıran erkek ayıplanır, zavallı görülür. Yeni nesle ne kadar din, ahlak, vicdan ve insaf dersi verebilirsek problemlerimizi o oranda azaltacağız. Sapkınlıkları ithal ederek, okullarımıza sokarak değil.
Bize göre okullarda bir dersin değiştirilerek Cinsiyet Eşitliği Dersi olarak işlemesi, sendikal bir hak değil adli ve idari anlamda alenen işlenen suçtur. Çocuğa karşı işlenen suç kategorisinde işlem görmelidir.
Uyuşturucunun, satanizmin ve dinsizlik propagandasına paralel yürütülen sapkın inanışların tehdidi altındaki çocuklarımızın, uluslararası LGBTİ+ lobisinin Türkiye temsilcisi rolüne bürünmüş bir sendika tarafından zehirlenmesine seyirci kalmayacağız.
Her kademeden idareci ve öğretmen bütün üyelerimizi, okullarımıza ve çocuklarımıza sahip çıkmaya, yasal sınırlar içinde kalarak gereğini yapmaya davet ediyoruz.
Bu görev, 15 Temmuz gecesi ifa ettiğimiz görev kadar kıymetli ve stratejik bir görevdir. “Onur Yürüyüşü’nün” (!) okullarımıza taşınmasına izin vermeyeceğiz.
Tavsiyem şudur: Bütün idarecilerimiz, sabah ilk ders girişinde, öğretmenlerle kısa bir toplantı yapmalı, uyarılarda bulunmalı, nöbetçi öğretmenler özellikle uyarılmalı, gerekirse değişikliğe gidilmeli, sınıflar kontrol edilmeli, idarecilerin duyarsız olduğu okullarda temsilcilerimiz inisiyatif almalı, başkanlarımızla koordineli olmalıdır. Gerektiğinde imkânlar ölçüsünde avukat desteği alınmalı, tutanaklar tutulmalıdır.
Talat YAVUZ
Eğitim-Bir-Sen Genel Sekreteri