İBRAHİM DEMİRKAN demirkanibrahim@gmail.com

EGİTİM SİSTEMİMİZ BİZANSTAN ALINMIŞTIR

17 Haziran 2016 Cuma 11:49

Sultan Alparslan-Malazgirt 1071  senaryosunu  yazarken ünlü Bizantinist Cyril Mango’nun ‘Bizans Yeni Roma İmaparatorluğu’ kitabında Bizans eğitim sistemini okuyunca çok şaşırdım  doğrusu. Bizans’ta eğitim ilk, orta ve yüksek olarak 3 aşamadan oluşuyormuş. Bizde de kademeler değişse de ortaokul+lise orta eğitimi temsil eder. Hatta 28 şubat sürecindeki çıkan kanunla ortaokul ve lise birleştirilip ‘ortaokul’ adı verilmişti. Ak Parti döneminde yeniden ayrıştırılarak Lise kelimesi yeniden eklendi sisteme. Bizdeki Lise kelimesi Fransızca "lycee" kelimesinden gelir. Fransızların imparatoru Napolyon Bonapart tarafından 1801 yılında kurulan ve üniversite hazırlık okullarına verilen isimdir. Bizde de zaten ilim irfan öğrenilen değil üniversite aşkına gidilmesi mecburi okullardır. Bu yüzden Fransız usulü bir taklidinde kurbanlarıyız.

Bizans’a dönecek olursak.

Bizans’ta yüksekokul yani üniversite devlet memuru yetiştirmek için kurulmuş.

Bizdeki üniversite kurma ve okuma mantığına ne kadar benziyor değil mi?

Yine 18 yaş mantığı Bizansta da geçerliymiş.

İncilden Hıristiyan ceza doktrinine ilişkin öykülerin çocuğa ancak 15 tercihen 18 yaşında verilmesi tavsiye ediliyor.

Bana göre İslamiyette 18 yaş sınırlaması yoktur.

Hatırlarsanız İstanbulda bir öğretmenle annesi tinerci çocuklar tarafından tecavüz edilip öldürüldüğünde kamuoyu olarak bu ‘çocuklara’ ne yapacağımız şaşırmıştık. Çocuk derken ergenliğe ulaşmış ama 18 yaş altı oldukları için bu sıfat kullanılmıştı. Halbuki İslam hukukunda bir insan çocuk sahibi olacak fizyolojiye kavuştuysa yani ergenlik çağına girdiyse artık o topluma karşı sorumludur ve cezai ehliyet için batıdan kalma 18 yaş sınırı İslamiyet’te mevzu bahis değildir.

Eğitime gelecek olursak ‘beşiktan mezara’ ilimle emredilmiş bir ümmet olarak dini eğitim çocuk yaştan itibaren verilebilir tüm Kuran kıssaları çocuklara anlatılabilir. Akıl-Baliğ yani mükellef olduktan sonrada ‘ilm-i hal’ yani halinin ilmini kavrayabilir.

Sonuç olarak eğitim sistemimiz batının kötü bir taklididir.

Müfredat değişmiş ama zihniyet değişmemiştir.

Özellikle müfredat kelimesi ‘ferd’den türeyen bir kelime olduğu halde bizde toptancı bir eğitim şablonu olarak önümüzde durmaktadır. Elbette hangi sınıfta hangi konular işlenecek belirlenmelidir önceden ama bana göre İslamiyet’te bire bir eğitim önemlidir.

Müfredat o zaman gerçek anlamına kavuşur.

Medrese sistemi de budur. Bire bir eğitim. Yani hocalarımız, öğretmenlerimiz şu anki sınıf sisteminin yanında öğrencisine  günde en az 1 saat haftada ise 3 saat yüz yüze eğitim vermelidir.

Bu konuda ÖGDER’in yayını olan Milli Şuur dergisinin eğitimde alternatif arayışlar kapsamında Medreseler sayısı çok anlamlıdır.

Bunun yolu da atama bekleyen öğretmenlerin hepsinin atamasının yapılıp okulda öğrenci sayısının 600’lerde sınıftaki öğrenci sayısının da 15’lerde sabitlenmesiyle olur.

Peki ne olur böyle olunca?

Çok basit. Öğrenci öğretmeninin insan olduğunu öğretmende öğrencisinin emir almaya hazır bir makine olmadığını anlar. İnsani bağlar kurulur böylece eğitimin önündeki en büyük sorunlardan birisi olan disiplinsizliğin ve sınıf içi gürültünün bir parça önüne geçilmiş olur.

Şu an öğretmenler özellikle sınıfta şımaran öğrencileri susturmakla vakit geçirmekte bu da eğitimi felç etmektedir. Siz lise öğrenimi mecburi yaparsanız sonuç budur.Halbuki okumak istemeyene mutlaka liseyi bitirmesi gerektiği belirtilerek açık öğretim lisesi yolu gösterilmeli. Sınıfa gönderip başka çocukların ders dinelme hakkını niye gaspettiriyorsun ki? Bugün 15 yaşındaki genci bakkala ekmek almaya gönderemiyorsun sen tutmuş sınıfta oturtup fizik öğretmeye çalışıyorsun.

‘Efendim Öğretmen değil mi ilgilensin’ diyenler sınıf ve okul ortamını bilmeyenlerdir. Binlerce öğrencinin olduğu okul ortamlarında öğretmenin her öğrenciye yetişmesi mümkün değildir.  

Son günlerde isyan bayrağı açan lise öğrencilerini örgütleyen güç belli ki bire bir çalışma yapmış tek tek öğrencilerle kurduğu diyaloglar neticesinde okul müdürünün tören konuşmasında sırtlarını döndürmüştür.

Burada sadece eğitimcilere değil asıl velilere de iş düşmektedir.

İşin içine polis emniyet soktunuz zaman yarayı daha da kanatırsınız.

Mesele insani ilişkileri geliştirmektir.

Öğretmeni test çözdürme öğrenciyi test çözme makinası haline getiren bu sistemde ister Kemalist ister dini anlamda ideolojik bir yüklemeyi zor yaparsınız.

Klasik okul anlayışında uzaklaşmalıyız. Örneğin Fransızlara 21 yıl aradan sonra Cannesde Altın Palmiye ödülünü getiren bizde ‘Sınıf’ adıyla gösterilen filminin orijinal adı ‘Duvarlar Arasında’dır ve film artık duvarlar arasında bu eğitim olmuyor demektedir. Dikkat bizim özendiğimiz batı dünyası bile eğitimdeki kötü durumlarını itiraftan kaçınmamaktadır. Örneğin aile hekimliği gibi butik okulların açılmasına izin verilmeli ve devlet okullarında öğretmenlere isteyen okul kursun denilmeli. Gönül birlikteliğiyle bir araya gelen öğretmenler özellikle az sınıf ve az öğrenci olunca daha verimli olurlar. Aslında temel liselerle bu mantığa yakın bir yaklaşım olsada biz asıl problem olan test ve tost arasındaki eğitim sisteminin ihtiyacı olan idealin ne olduğunu öğrenci ve öğretmenin önüne koymalıyız. Test düzenine göre başarının uzun vadede ölçülüp öğrencinin sağlıklı yönlendirildiği bir sisteme ihtiyacımız var.Ve burada karar vericide öğretmen olmalı. Şu anki sistemin mantığıyla bile bakacak olsak yine her işin merkezinde öğretmen vardır. TEOG ve LYS sınavları ortalamasına öğretmen notlarının %60 etkili olması gerektiğini söylediğimde bir okul idarecisi ‘parayla not satar bunlar’ diye öğretmenlere güvenmediğini söylemişti.Halbuki elinden tüm güçleri alınan öğretmen öğrenciye de bu memlekete de bir şey veremez. Dayağı yiyen öğretmen notu az verdi diye müdüründen velisine öğrencisine herkesin saldırısına maruz kalan öğretmen.

Sonuçta iş başta öğretmenler olmak üzere fertte bitiyor ama ne bu sistemle ne de adeta mafyalaşmaya doğru giden ne yaptıklarını kendileri de bilmeyen MEB bürokrasiyle bu iş olmaz. Çünkü ‘altında’ çalıştırdığına güvenmeyen eğer kendi fikrilerini doğrulayacaksa öğretmenleri dinleyen MEB bürokrasisi ve eğitim sistemi üretse üretse sırtını okul müdürüne dönüp protesto eden gençler üretir.

 

 

 

 

 

YORUMUNUZU YAZIN ...
Farklı olanı seçin:
# # # # # #